Fizyolojinin merkezinde yer alan prensip homeostazidir. Hücre için sağlıklı koşulların oluşturulması. Örnek vermek gerekirse hava sıcaklığı gibi dış koşullara karşı vücudun iç dengesini düzenlemesidir.
Sıcaklık söz konusu olduğunda, vücudumuz genellikle terleme ile karşılık verir ve kendisini deri aracılığıyla soğutmaya çalışır. Eğer bu denge mekanizmaları düzgün çalışmazsa insan vücudu fonksiyonlarını yerine getiremez, yaşamsal faaliyetler sonlanır.
Tabi bunu anlamak için öncelikle hücreleri ve nasıl bir işbirliği içinde olduklarını anlamamız gerek.
Hücrenin keşfi 17. yüzyılda Robert Hooke’un yaptığı çalışmalara dayanır. Robert Hooke, tarih kitaplarına göre Galileo‘nun gök cisimlerini incelemek için icat ettiği teleskoptan esinlenerek ilk mikroskop benzeri düzeneği kurmuş ve hayvanlar üzerinde incelemeler yapmıştır.
Karşılaştığı şey ise çok küçük hareketli yapılardır. Hücrenin sözlük anlamının da yaşayan şeyler anlamına gelmesinin nedeni budur. Çünkü hücre organizmadaki en temel yapı taşı olarak ele alınır. İçinde zorunlu olarak organel bulunmasa da hücre zarı kesinlikle olmalıdır.
Eğer bir insanın vücudundaki hücreleri uç uca eklersek, Dünya’nın çevresini iki kez dönmeye yetecek bir uzunluğa ulaşabiliriz.
Vücudumuzda 200’den fazla farklı hücre vardır ki çoğu da farklı görevlerde yer alır. Ve hepsinin hücre zarı bulunur. Bu hücre zarlarının içinde de organeller yer alır ve hücrenin homeostazından yaşamsal faaliyetlerine kadar olan süreçlerde yer alır.
Aynı zamanda bu organeller hücrede sentez görevleri içinde önemlidir. Proteinlerin, lipitlerin ve karbonhidratların parçalanmasında ve depolanmasında görev alırlar.
Hücrelerin devamlılığını sağlamak içinse biz oksijen ve besine ihtiyaç duyarız. Bu şekilde vücudun gelişimini ve yenilenmesi sağlayabilir, hücre topluluğumuzu hayatta tutabiliriz. Bu süreçlere ise metabolizma diyoruz. Yani vücudumuzda meydana gelen kimyasal olayların tümü.
Bu süreçlerde kullandığımız biyomolekülleri aslında söyledik ve hepimiz gayet iyi biliyoruz: proteinler, karbonhidratlar ve lipitler. Süreçlerin aminoasitler, basit şeker ve yağ asitlerine dönüşmesinden metabolik süreçlerin tamamına kadar öğrenilmesi gereken ciddi sayıda süreç var.
Vücudumuzun nasıl çalıştığını daha iyi anladığımızda gelişim süreçlerini de nasıl yönetmemiz gerektiğini daha iyi anlayabiliriz.
İlginizi çekebilir: Egzersiz Fizyolojisinden Önce Neden ve Nasıl Soruları