Büyüme hormonu nasıl sentezleniyor ve salgılanıyor? Büyüme hormonunun salınımının nasıl tetiklendiğini ve durdurulduğunu biliyor musunuz?
Eğer yüksek plazma aminoasit ve düşük plazma glukozu düzeylerine sahipseniz bu ikili büyüme hormonunun sentezlenmesine ve salınımını tetiklemeye yeter.
Ayrıca sirkadiyen ritimlerde büyüme hormonunun salınımında rol oynar. Gece boyunca dinlendiğiniz sırada büyüme hormonunun salınımı artar ve gün içinde azalır.
Eğer yukarıdaki etkilerden biri hücreler tarafından fark edilirse salınımın başlaması için hipotalamus devreye girer. Hipotalamus, beyinde talamusun altına konumlanmıştır. Beyin ile endokrin sistem arasındaki işbirliğinde görev alan badem şeklinde bir yapıdır.
Hipotalamusun içinde yer alan ve özel bir hücre türü olan nörosekretör (neurosecretor) nöronlar büyüme hormonunun salınımını tetikleyen hormonların salınımını başlatır. Bu hormonlar GHRH (growth hormone releasing hormone) adıyla da karşınıza çıkmış olabilir.

Salınımı gerçekleşen GHRH, ön hipofiz bezindeki reseptörlere bağlanır ki bunlar endokrin hücrelerinin reseptörleridir. Bu etkileşim gerçekleştiğinde bu hücreler büyüme hormonunun salınımı için mesaj iletirler ve büyüme hormonu dolaşıma böylece dolaşıma katılrı.
Büyüme hormonu dolaşıma katıldığında karaciğerlere gider. Burada amacı IGF-1 olarak adlandırılan insülin benzeri büyüme faktörü salınımını başlatmaktır. IGF-1 proteini ayrıca somatomedin olarak da bilinir.
Somatotedinin yani IGF-1’in iki amacı vardır: birincisi kemik ve kartilajlarda hücre bölünmesini hızlandırmak ve büyümesini sağlamak. İkincisi ise iskelet kaslarında proteini sentezlemek.
Yani büyüme hormonunun salınımı ile IGF-1 salınımını başlatıyoruz ve kemik ve kas dokusunda büyüme gerçekleşir.
Büyüme hormonu salınımının etkileri ve durdurulması
Büyüme hormonunun kas ve kemik dokusunun yanında hedef aldığı farklı dokularda mevcut. Mesela yağ dokuları. Büyüme hormonu yağ dokularını hedef aldığında lipoliz gerçekleşir. Yani yağ dokuları parçalanır.
Sonucunda ortaya çıkan gliserol ve yağ asitlerinden, gliserol karaciğere gider ve glukoza (C6H12O6) dönüştürülür. Glukoz dolaşıma katılır ve dolaşımdaki glukoz konsantrasyonları böylece artar.
Bu noktada şunu hatırlamakta yarar var: büyüme hormonunun salınımı için tetikleyici unsurlardan biri düşük plazma glukoz düzeyiydi. Yani süreç tetiklendi, başladı ve düşük glukoz konsantrasyonu düzeyi normal seviyeye döndü.
Ayrıca yağ asitleri de dolaşıma katılır ve bu da kan plazma düzeylerini artırır.
Yani büyüme hormonu diğer dokuları hedef aldığında glukoz kullanımımızı azaltır. Kullanımı azaldığı için de dolaşımdaki glukoz düzeyiniz yüksek kalır. Bu şekilde büyüme için gerekli enerji dokulara devamlı olarak sağlanmış olur.
IGF-1 karaciğerden salgılandığında bu ön hipofiz bezleri üzerinde negatif bir etki de yaratır. Bu etki, büyüme hormonu salgılayan hormonun salınımının baskılanmasıdır. Bu da tekrar endokrin hücreler ile arasındaki iletişimin kopmasına neden olur. Yani büyüme sürecini durdurur.
Büyüme hormonunun baskılanmasını sağlayan ve hipotalamustan salgılanan bir başka hormon da büyüme hormonu baskılayıcı hormon olarak karşımıza çıkar (GHIH – growth hormone inhibiting hormone). Ve yine nörosekretör hücreler aracılığıyla salgılanır. Bu hormon salgılandığında ön hipofiz bezinin büyüme hormonu salgılanmasını engeller.
Yani süreç nasıl plazma aminoasit ve plazma glukozunun denetlenmesi ile hipotalamustan tetiklenerek başladıysa, yine IGF-1 ve GHIH hormonlarının salınımı ile hipotalamusun nörosekretör nöronları aracılığıyla gerçekleşir.
İlginizi çekebilir: Olimpiyat Oyunlarında Doping Yapmak Neden Bu Kadar Kolay?